Bu yılın ilk dönemini geride bırakmış bulunuyoruz. Bu dönem zarfında topluluklarda göstermiş olduğumuz gayret ve çaba oldukça iyiydi. Fakat bu gayret ve çabanın salt kendi başına yeterli olmayacağını bilmemiz gerekmektedir. Bu sebepten ötürü, çalışmaların boyutunu ve içeriğini sürekli daha yukarı çekmemiz gerekiyor. Önemle vurgulamamız gereken unsur bu çalışmaların nesnel boyutunun ne şekilde yukarıya çekileceğidir. İşte bu noktada düzenlemekte olduğumuz okuma günlerinin önemi bir kat daha artmaktadır.
İster kabul edelim, ister etmeyelim bugünün Türkiye’sinde bir üniversite öğrencisinin okuma alışkanlığı son derece azdır. Bu gerçek özellikle Özel ve vakıf üniversitelerinde daha vahim boyutlara ulaşmaktadır. Tüm bu verileri bir araya getirdiğimizde, üniversitenin ve üniversiteli öğrencinin anlamını ortaya koymamız için yoğunluklu bir biçimde okumalı, tartışmalı ve yorumlamalıyız. Kaldı ki, bu durum bilfiil kendi kulüp yapılarımızı da etkiler bir hale gelmiştir. Bir an önce, kendini yetiştiren birey mitinden kurtularak, kolektif bir gurup biçimiyle birbirimizi ileriye taşımanın yollarını aramak zorundayız. Bu bağlamda, “1. Kitap Okuma Günlerini”, “Yolu açmak için okumak gerek!” sloganıyla gerçekleştiriyoruz.Yukarıda da belirtmiş olduğumuz sürece tekrardan dönecek olursak, üniversiteli bir genç olarak ülkenin içinde bulunduğu süreçte, gerçekleri anlamaya ve analiz etme becerisine hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız vardır. Burada önemli olan soru, bu beceriyi nasıl bir sürecin ardından kazanacağız? sorusudur. Bu sorunun cevabı elbette ki, yalın bir halde ‘okumak’ değildir. Bu sorunun cevabı bir bütün olarak, düşünmek ve fikir savaşı vermektir. Ama bu süreçte baskın olması gereken, okuma ve araştırma becerisinin o grubun tüm üyelerinde var olmasıdır. Bunun gerçekleşmesi halinde yeni ve güçlü bir temel örülmüş olacaktır.
İster kabul edelim, ister etmeyelim bugünün Türkiye’sinde bir üniversite öğrencisinin okuma alışkanlığı son derece azdır. Bu gerçek özellikle Özel ve vakıf üniversitelerinde daha vahim boyutlara ulaşmaktadır. Tüm bu verileri bir araya getirdiğimizde, üniversitenin ve üniversiteli öğrencinin anlamını ortaya koymamız için yoğunluklu bir biçimde okumalı, tartışmalı ve yorumlamalıyız. Kaldı ki, bu durum bilfiil kendi kulüp yapılarımızı da etkiler bir hale gelmiştir. Bir an önce, kendini yetiştiren birey mitinden kurtularak, kolektif bir gurup biçimiyle birbirimizi ileriye taşımanın yollarını aramak zorundayız. Bu bağlamda, “1. Kitap Okuma Günlerini”, “Yolu açmak için okumak gerek!” sloganıyla gerçekleştiriyoruz.Yukarıda da belirtmiş olduğumuz sürece tekrardan dönecek olursak, üniversiteli bir genç olarak ülkenin içinde bulunduğu süreçte, gerçekleri anlamaya ve analiz etme becerisine hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız vardır. Burada önemli olan soru, bu beceriyi nasıl bir sürecin ardından kazanacağız? sorusudur. Bu sorunun cevabı elbette ki, yalın bir halde ‘okumak’ değildir. Bu sorunun cevabı bir bütün olarak, düşünmek ve fikir savaşı vermektir. Ama bu süreçte baskın olması gereken, okuma ve araştırma becerisinin o grubun tüm üyelerinde var olmasıdır. Bunun gerçekleşmesi halinde yeni ve güçlü bir temel örülmüş olacaktır.